İçeriğe atla

Totalitarizm

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Hükümet şekli genellikle totaliter olarak tanımlanan devlet başkanları. Soldan sağa, sonra yukarıdan aşağıya: Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin, Nazi Almanyası Führer’i Adolf Hitler, Şili cunta hükümeti başkanı Augusto Pinochet, Çin Komünist Partisi Başkanı Mao Zedong, İtalya Duce'si Benito Mussolini ve Kuzey Kore ebedi lideri Kim Il-sung

Totalitarizm, tüm yetkilerin merkezîleştirildiği, devlete ve hükûmet yöneticilerine mutlak itaat beklendiği diktatörlükvari yönetim biçimidir.[1] Totalitarizm ile yönetilen devletler totaliter devlet olarak bilinir. Totalitarizmde bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne bırakılır.[2]

Türkçeye Fransızcadan geçen totalitarizm sözcüğünün kökeni Latince "totus" (tüm, bütün) sözcüğüdür. Totalitarizm, siyasi terim olarak ilk defa İtalyan diktatör Benito Mussolini tarafından 1920'lerde faşist İtalyan rejimini tanımlamak için "totalitario" olarak ortaya çıkarılmıştır.[2] Mussolini, kavramı "Devlet içindeki herkes, devlet dışındaki hiçbir kimse, devlete karşı olan hiçbir kimse" şeklinde açıklamıştır.[2] Hannah Arendt, totalitarizm kavramını aşırı otoriter devlet yapılarını ve bu tarz yönetimlerin savunuculuğunu açıklamak için kullanmıştır.[3]

Totalitarizm terimi, ilk olarak Benito Mussolini tarafından kullanılmıştır. Mussolini, I. Dünya Savaşı'ndan sonra etkili olan merkezi otoriteye karşı yıkıcı güçler yüzünden savunmasız kalmış bir ulusun birliğini ve ulus aracılığıyla da devlette cisimleşen tarihi bir topluluk kimliğini hedefliyordu. Mussolini'nin faşizmi, devletin birey üzerindeki üstünlüğünü ve bu devletin gücünün sınırsız biçimde yayılmasını öngörüyordu.

Mussolini "Faşizme göre, her şey devletin içindedir ve devletin dışında insani veya ruhsal hiçbir şey yoktur, dahası onun dışında hiçbir şeyin değeri yoktur. Bu anlamda faşizm, totaliterdir ve bütün değerlerin sentezi ve birliği olan faşist devlet, bir halkın yaşamının tüm yönlerini ifade eder, geliştirir ve güçlendirir" diye yazmıştı. Mussolini, bununla totaliter sistemlerin diğer rejimlerle olan farkını tanımlamaya çalışmıştı. Bütün totaliter sistemlerin egemen tarihi ve ideolojik unsuru olabilecek özellikler üzerinde bir anlaşma yoktur. Ama totalitarizm teriminin, devletin hedef olarak seçtiği şeye ulaşmak için bütün yolların kullanılması anlamına geldiği konusunda şüphe yoktur. Bundan dolayı, istekleri ne olursa olsun bütün totaliter rejimler güncel tekniklerle siyasi despotizmi güvence altına almak, devlet tarafından belirlenen bir ekonominin dışındaki çıkarları kısıtlamak, demokratik bile olsa tek tip ideolojik kuralları dayatmak gibi başka özellikler de taşır. Totalitarizm, toplumsal yaşamın bütün yönlerini içerir.

Carl Friedrich ile Zbigniew Brzezinski, totaliter rejimlerin 7 ortak özelliğini şöyle vurgular:

1. Ütopyacı gelecek vaadi ve binyılcı egemenlik iddiasıyla gelişmiş bir ideoloji.

2. Tek kişi, tek lider, tek parti anlayışı.

3. Fiziksel veya zihinsel terör sistemi.

4. Medya üzerine kurulan devlet tekeli.

5. Silahlanma üzerine kurulan devlet tekeli.

6. Bürokratik koordinasyonla ekonominin merkezi yönetimi.

7. Totaliter rejime destek veren propaganda kampanyaları.

Totalitarizm faşist, teokrasist ve bunun gibi katı sistemlerin belirgin bir tanımıdır. Totaliter rejim, halkın geleceği için yapılan bir şey olduğundan totaliter rejimin korunması için her yol mübahtır. Birey, yönetimin manipülasyonlarına açık olmakla beraber düşünce ve ifade özgürlüğü yoktur, bundan ötürü yönetim aleyhine herhangi bir fikir öne sürülemez. Sadece totaliter görüşlü kişiler yönetime katılabilir.

Totaliter rejimlerde lider tek güçtür, tanrısaldır. Lider her şeyi bilir, liderin her şeye hakkı vardır. Liderin ruhunu okşayan lütfuna mazhar olur, eleştiren hiçlikte kaybolur. Her şeye o karar verir, hukuk odur.

Totaliter rejimle otoriter rejim arasındaki fark, totaliter rejimin otoriterliği içermesi dışında yönetici elitin zorla kurgusal bir toplum inşa etmek istemesidir. Bu arzu kaba görünebilir, bilimsel de olabilir. Bu rejimlerde bu toplumun inşa edilmesinin önünde duran muhalifleri ve diğer "istenmeyenleri" yok etmek için tehdit, kuşku, korku, ceza, ihbar, taciz, işkence, öldürme ve toplama kampları kullanılır.

Aileler ve gruplar, düzen için örgütlenir. Rejim; bir rüyaya, bir ütopyaya dayanır veya amaçlar. Özgürlük yoktur, insanların kendi geleceklerini düşünmeleri imkânsızdır, her şey toplumun mutluluğu içindir.

Totalitarizm, toplumun ve toplumsal gerçekliğin bütününü kavradığını iddia eder. Kendi rejiminin değişmezliğini ayırt etmek için bir öteki terimi icat eder ve insanları, bizden olanlar ve bizden olmayanlar diye ikiye ayırır.

Faşist ve teokratik rejimlerde mutlak düşünce hakimdir. İnsanoğlunun doğuşundan beri kültür macerası sonsuza dek yeniden düşünülmeye, yeniden yorumlanmaya açık özelliktedir, ama totalitarizm bu kapıları kapatır, nihai açıklamaları bulduğunu söyler, tartışma hürriyetini baştan kesip atar. Böylece, geçici olmayan hiçbir mutlak olmadığını çelişik bir biçimde açıklar ve çöker.

Jacques Derrida bu sistemlerin metafizik olduğunu, temellerinin mantıksal olmadığını, şiddet kullanarak ayakta kalabildiğini ideolojilerinin dilinden ortaya çıkarmıştır. Ona göre bunların üstünlükleri akıldan değil, kendinden menkul zorbalıktan gelir. Ötekinin insan bile sayılmaması, dışlama ve hoşgörüsüzlük, herkesin çarkın bir parçası olması, özgürlüksüz özgürlük, eşitliksiz eşitlik, dinsiz din, ahlaksız ahlak ve sansür bu rejimlerin kilit kavramlarındandır.

Karl Popper, toplum sistemlerini açık toplum ve kapalı toplum olarak ikiye ayırır. Popper, kapalı toplumların açık toplumun düşmanı olduğunu ve er geç açık toplumu yok etmek için çalıştıklarını anlatır. Kapalı toplum, vahşete ve teröre dayalı, baskı ve zulümle ayakta duran, patolojik ve akıldışı bir toplumsal yapıdır. Karl Popper'ın çizdiği modele göre açık toplumlarda toplumsal yapının değişmesi mümkünken, kapalı toplumlarda insanların zulme başkaldırma yolları kapanmıştır.

Bazı ülkelerde rejimler totaliter olsa da isimleri aksini iddia edebilir, totaliter devletlerin çoğunda "halk cumhuriyeti, demokratik cumhuriyet" gibi isimler kullanılır. Karl Popper bunu şöyle tasvir eder: "Tavizsiz radikallik. Tüm toplumsalın yapısını kökten dönüştürecek kıyamete benzer bir devrim rüyası. Taş üstünde taş bırakmadan toplumu bir bütün olarak ele alma."

Totaliter rejimlerin en önde gelen örnekleri arasında Hitler'in Nazi Almanyası, Stalinist Sovyetler Birliği, Mussolini'nin İtalya'sı ve Pol Pot'un Kamboçya'sı bulunur. Bu rejimler aşırı baskıcı yönetimleri, toplama kampları, soykırım ve ölüm tarlaları ile anıldılar.

Michael Parenti gibi tarihçiler totalitarizm kavramının anti-komünist amaçlarla kullanılan bir kavram olduğunu ifade etmiştir.[4]

Ayrıca bakınız

[değiştir | kaynağı değiştir]
  • Simon Tormey, Totalitarizm, Çev. Abdullah Yılmaz-Osman Akınhay, Ayrıntı Y., İstanbul 1992.
  • Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Çev. Osman Akınhay-Derya Kömürcü, Bilim ve Sanat Y., Ankara 1999.
  1. ^ "totalitarian." Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University Press, 2003.
  2. ^ a b c "totalitarianism." Encyclopædia Britannica Ultimate Reference Suite. Chicago: Encyclopædia Britannica, 2012.
  3. ^ Meyer, Heinrich; Arendt, Hannah (1959). "The Origins of Totalitarianism". Books Abroad. 33 (2): 152. doi:10.2307/40097039. ISSN 0006-7431. 
  4. ^ Parenti, Michael (1997). Blackshirts and reds : rational fascism and the overthrow of communism. San Francisco, Calif. ISBN 0-87286-330-1. OCLC 36386258.