31 Temmuz 2022'de Türkçe Vikipedi'de portallerinsonlandırılmasıyla birlikte, bu portal artık kullanılmamakta ve tarihsel bir kayıt olarak saklanmaktadır. Bu konu hakkında tartışmayı yeniden başlatmak için köy çeşmesi gibi daha geniş bir ortamda görüş isteyiniz.
Tarih, araştırma alanı olarak, insan kayıtlarına, yazılı ya da sözlü kaynaklara dayanır. Tarihi bilgi, geçmişteki olaylara ilişkin bilinenlerin, tarihe ilişkin güncel düşünce çerçevesiyle yorumlanmasıyla oluşur.
Tarih kelimesinin Batı dillerindeki tüm karşılıkları Grekçeistoria, istorien sözcüğünden gelmektedir. (Latince: his-toria, İtalyanca: storia, Fransızca: histo-rie, İngilizce: history, Almanca: Histo-rie). İyonya lehçesinde bildirme, haber alma yoluyla bilgi edinme anlamlarında kullanılan kelime, Attika lehçesinde görerek, tanık olarak bilme anlamlarının yanı sıra çok daha geniş bir anlam içeriğiyle fizik, coğrafya, astronomi, bitki ve hayvan bilgisi ve hatta giderek doğa bilgisini kapsayacak şekilde kullanılmıştır.
Babası II. Bayezid, annesi Dulkadiroğulları Beyliği'nden Gülbahar Hatun'dur.Tahtı devraldığında 2.375.000 km2 olan Osmanlı topraklarını sekiz yıl gibi kısa bir sürede 2,5 kat büyütmüş ve ölümünde imparatorluk topraklarının 1.702.000 km2'si Avrupa'da, 1.905.000 km2'si Asya'da, 2.905.000 km2'si Afrika'da olmak üzere toplam 6.557.000 km2'ye çıkarmıştır. Padişahlığı döneminde Anadolu'da birlik sağlanmış; halifelik AbbasilerdenOsmanlı Hanedanına geçmiştir. Ayrıca devrin en önemli iki ticaret yolu olan İpek ve Baharat Yolu'nu ele geçiren Osmanlı, bu sayede doğu ticaret yollarını tamamen kontrolü altına almıştır.
Selim, tahta babası II. Bayezid'e karşı darbe yaparak çıkmıştır. Şehzade Selim, tahta çıkmadan önce vali olarak Trabzon'da görev yapmıştır. Yavuz Sultan Selim'e kızını vermiş olan Kırım HanıMengli Giray, ona askeri destek sağlayarak tahta geçmesine yardım etmiştir. 1512'de tahta çıkan Sultan Selim, Eylül 1520'de Aslan Pençesi (Şirpençe) denilen bir çıban yüzünden henüz 50 yaşında iken vefat etmiştir.
Venedik Cumhuriyeti, 8. yüzyıl ile 18. yüzyıl arasında İtalyan yarımadasında bugünkü Venedik kenti civarında hüküm sürmüş olan bir kent-devletti. Genellikle "En sukünetli" anlamına gelen Serenissima sözcüğüyle anılırdı.
1271-1295 yılları arasında Venedikli tüccar Marko Polo ilk defa Avrupa'dan İpek Yolu'nu izleyerek Çin'e kadar ulaştı. Moğol kağanı Kubilay Han'ın huzuruna çıktı ve yolculuklarının öyküsünü bir kitap haline getirdi.
1348 yılında çıkan bir veba salgını Venedik'in nüfusunun yarısının ölmesine neden oldu.
Osmanlı Devletinin Yunan yarımadası, Sırbistan, Arnavutluk, Bosna-Hersek'i fethetmesiyle Venedik birden bire Osmanlı Devletiyle deniz ve kara komşusu haline geldi. 1463 - 1478 arasında süren uzun bir savaş sonunda VenedikOsmanlı Devletiyle barış anlaşması yapmağa razı oldu. İşkodra, Akçahisar kentleriyle Limni ve Eğriboz adalarını Osmanlılar'a bırakmayı ve her yıl Osmanlı Devletine 10.000 altın ödemeyi kabul etti. Ayrıca bu anlaşmanın bir parçası olarak 72. Venedik dükü Giovanni Mocenigo ressam Gentile Bellini'yi Fatih'in tablosunu yapmak üzere İstanbul'a gönderdi.
1489 yılında Venedik donanması Kıbrıs'ı ele geçirdi. Ama 1571 yılında adayı Osmanlı Devletine kaybetti. 1645 yılında Girit'i, 1669'da adadaki Kandiye kalesini, 1718'de de yakın küçük adacıkları Osmanlı Devletine bırakmak zorunda kaldı.
15. ve 16. yüzyıllardaVenedik Cumhuriyetiİtalya yarımadasındaki Floransa, Roma ve Cenova gibi diğer kent-devletlerle birlikte Rönesans döneminin en önemli kentleri arasında yer aldı.
Misya, Antik Çağ'da Anadolu'nun kuzeybatısında yer alan ve günümüzde yaklaşık olarak Balıkesir iline denk gelen bölgenin adı. İsmini bölgenin yerli halkı olan ve ilk olarak Truva Savaşı döneminde Truvalıların müttefikleri arasında bahsi geçen Misyalılardan almıştır.
Misya'nın güneyinde Lidya, doğusunda Frigya ülkeleri bulunmaktaydı ve Misyalıların kökeni ile bu ülkelerin halklarının kökenleri arasında bağlar mevcuttu. Misya'nın batısındaki Biga Yarımadası bölgesi, Truva kentinin bağlı bölgesi anlamında Troad ismi ile anılmış ve antik çağda aralarında kuvvetli bağlar bulunmakla birlikte Misya'dan ayrı değerlendirilmiştir.
Homeros, atlı birlikleri ile ünlü Trakyalılar, kısrak sütü içen Hippomolgiler ve itaatkar Abiilerle birlikte, "çıplak elle ve mızrakla savaşan aslan yürekli" Misyalıları da Truvalıların müttefikleri arasında zikretmekte, savaşa katılan bazı Misyalıların isimlerini saymaktadır.
Strabo'ya göre Misyalılar canlı varlıkları yemekten kaçınmakta, süt, peynir ve balla beslenmekteydi. Herodot Misyalıların başlangıçta bir Lidya kolonisi olarak ortaya çıktıklarını ve Lidyalılar ve Karyalılar ile akraba oldukları için Milas'taki KaryaZeus'u tapınağında ibadet etme hakkına sahip olan bu üç halk arasında yer aldıklarını belirtmektedir. Yine Herodot, Misyalıların bir dönemde Avrupa yakasına geçerek Adriyatik Denizi'ne kadar uzanan ve güneyde Peneus Nehri'ne kadar inen bölgeyi ele geçirdiklerini yazmaktadır.
Sütun her biri 3 ton ağırlığında ve 3 metre çapında olan bileziklerle birbirine bağlanmış toplam 8 adet sütun ve bir kaidenin üst üste konulmasıyla oluşturulmuştur.
Bizans imparatoru Kostantin Roma'daki Apollon tapınağından söktürterek uzunluğu 57m olan bu sütunu getirterek eskiden Forum Kostantin adı verilen bir meydan olan günümüzdeki yerine diktirmiştir.
İlk yapıldığında sütunun üzerinde doğan güneşi selamlayan bir Apollon heykeli var iken 330 yılında İstanbul'a dikildiğinde İmparator Konstantin bunun yerine kendi heykelini sütunun üstüne koydurtmuştur. Daha sonra da yine Bizans imparatoru olan Jülyanos ve Teodoz'un heykelleri koyulmuştur.
Sütun, 1081 yılında yıldırım isabet etmesi nedeniyle yanmış ve hasarlanmış ve üzerindeki heykel devrilmiştir. bundan sonra 1. Aleksios Komnenos sütunu onartmış ve üzerine kaidesi olan bir başlık ile büyük bir haç koydurtmuştur.